Ömer Fahrettin TÜRKAN

Ömer Fahrettin TÜRKAN

Elindeki Sopayı Düşmana Atan Adam: Ömer Fahreddin Paşa

İslam tarihinin direniş sayfalarında elindeki sopayı son nefesinde düşmana atarak, geride kalan nesillere hayatlarını ve ölümlerini vasiyet olarak bırakan kahramanlar vardır. Plevne’de Gazi Osman Paşa, Kafkaslarda Şeyh Şamil, Trablusgarp’ta Ömer Muhtar, Cezayir’de Emir Abdülkadir, Gazze’de Yahya Sinvar, Medine’de Ömer Fahreddin Paşa...

Son iki buçuk asırda yenilmiş, aşağılanmış, sömürgecilik belası ile boyunduruk altına alınmış Müslüman toplumun başına gelen felaketin ancak küresel şer odaklarına karşı gösterilecek mukavemet ile kırılacağının farkında olan bu adamlar hayatlarını, yoluna baş koydukları Rasulullah’ın (sav) davası uğruna vakfetmişlerdir.

Böyle adamlardan bir adam olan Ömer Fahreddin Paşa, I. Dünya Savaşı’nın şiddetli günlerinde; İngilizlerin coğrafyamızda oynadığı oyunun karşısına dimdik dikilmiş ve Rasulullah’ın(sav) Medine’sini düşmana tam 2 yıl 7 ay teslim etmeyerek tarihe geçen destansı bir direniş göstermiştir. Düşmanın dahi kendisini takdir ettiği, savaşın sonunda gelip elini öpmek istediği bu kahramanlık destanı başlı başına İslam tarihinin son asrının özeti mahiyetindedir.

Tıpkı Gazze’de bir yılı aşkın süredir muhasara altında tutulan, lojistik desteği olmayan bir avuç mücahidin küresel şeytanların bütün destek ve gücüne rağmen Siyonistlere karşı destansı bir şekilde kafa tutuşu gibi Fahreddin Paşa da kendi döneminin küresel şeytanlarına ve işbirlikçilerine, Medine’de askerleri ile çekirge yemek pahasına kafa tutmuştur.

Yazının başlığının bu şekilde seçilmesinin nedeni de bugün Gazze’de gösterilen mukavemetin ruhu ile Medine’de gösterilmiş olan mukavemetin ruhunun aynı olmasından gelmektedir. Siyonist medyanın otopsisinde üç gündür yemek yememiş olduğunu belirttiği Yahya Sinvar’ın katlandığı bu çile ile Medine’de açlık ve erzak sıkıntısından dolayı yenmek zorunda kalan çekirge aynı imanın neticesidir.

Çünkü Fahreddin Paşa da Yahya Sinvar da bu ümmetin başına gelen şeyin son derece şuur ve idrakinde olan dava adamlarıydı. Bundan dolayı da Rasulullah’ın(sav) kabrinin ve Mescid-i Aksa’nın müdafaa edilmesinin önemini kendi canlarından daha değerli görmekteydiler. Bu şuurla Fahreddin Paşa "Peygamberimin gömülmüş olduğu toprakları abdestsiz kafirlere teslim etmem." diyerek, Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesini imzalayıp savaştan çekilmiş olmasına rağmen 72 gün daha Medine’yi savunmaya devam etmiş, düşmana teslim etmemiştir.

Bugün gelinen noktada Hadimü’l Harameyn olması gereken Suud rejiminin oluk oluk Müslüman kanı aktığı bir dönemde, Kabe maketi ile irtikap ettiği ahlaksızlığın, Fahreddin Paşa’nın niçin bölgeyi İngilizler güdümündeki Şeriflere ardından da gelecek olan Suudlara bırakmak istemediğinin tarihi hakikatini gözler önüne sermektedir.

En-nihaye Medine’den Gazze’ye gösterilen bu kahramanca direniş İslam ümmetine her daim örnek olacak, gelecek nesillere bir bilinç olarak aktarılacaktır. Bu sebeple bitti sanılan direniş bitirilmeyecek, tarihin farklı zamanlarında şer odaklarının karşısına beklemedikleri yerden çıkacaktır. Çünkü kahramanların yaşayarak yazdıkları destan ümmetin bütün nesillerine birer vasiyettir.

 

                                                                                                                      Ömer Aslan

                                                                                                              Tarihçi-Akademisyen

DİĞER MAKALELER